16 Ocak 2010 Cumartesi

AVEA KIRMIZI KUŞAK



Herkese merhabalar,
Avea Kirmizi Kusak programini kimileriniz duymustur, katilmistir, katilmamistir, elenmistir, onceki senelerde dereceye girmistir, katilmak istemis ancak katilamamistir veya kimilerinizin haberi dahi yoktur. Ben Kirmizi Kusak olabilmis birisi olarak, tum programa dair ogrenilmek istenen ayrintilari sizlerle paylasma geregi duydum. Cunku programin anasayfasi olan http://www.aveakirmizikusak.com adresinde genc beyinlerin merak ettigi bazi ayrintilara ne yazik ki cevap yok.

Bastan baslamak gerekirse, Avea bu programla ulasmak istedigi amaci ve hedef kitlesini soyle tanimliyor: " Universitelerin ikinci, ucuncu ve dorduncu sinif ogrencileri ile yuksek lisans ogrencilerine yonelik bu program kapsaminda yaratici genclere, yenilikci fikirlerini hayata gecirme olanagi bulacaklari platformlar, egitim-gelisim firsatlari, ozellikle de Avea ile is ortaklarinda is ve staj gibi kariyer olanaklari saglayacagiz." Neyse, programa iliskin, Avea tarafindan aciklamaya yeteri kadar layik bulunan diger bilgileri Kirmizi Kusak'in resmi sitesinden edinirsiniz zaten. Gelelim ayrintilara...

Ilk Basvuru

Ilk basvuru internet uzerinden kariyer siteleri araciligiyla yapiliyor. Ben kariyer.net sitesinden ilana basvurdum. Ilana basvurunun ardindan size Davranis Bilimleri Enstitusu gondericisinden bir mail gelmekte. Gelen mailde, online sekilde katilabilinen genel yetenek sinavini uygulayabilmek icin aday giris kodunuzu buluyorsunuz. Sonrasinda maildeki linke tiklayip online genel yatenek sinavina katiliyorsunuz. 60 soru icin 20 dakikaniz var... olabildigince hizli olmaniz bu yuzden onemli... Bu noktada 60 sorudan 50'sine cevap veren veya en iyi ilk 1000 kisi bir sonraki seviyeye gecer gibi bir kriterden bihaber oldugunuzu vurgulamamda fayda var. Ancak tahmin etmek gerekirse ilk "bilmem kac" kisiyi aldiklarini dusunuyorum.


Ikinci Etap

Eger genel yetenek testi sonucunda ilk "bilmem kac" kisi arasina girecek dogru sayisina ulasmissaniz yaklasik bir hafta sonra telefonunuz caliyor ve Avea IK departmanindan ilgili bir kisi size ilk asamayi basari ile gectinizi mujdeliyor. Bir sonraki asama olan panel mulakata katilmaniz icin size bir tarih ve saat onerisinde bulunuyor... Rica etmeniz durumunda, sanirim tarih degisikligi konusunda olmasa da saat degisikligi konusunda gayet anlayisli olabiliyorlar. Telefonda bir tarih ve saat konusunda anlastiktan sonra panel mulakat hakkinda Avea'dan size bir bilgi maili geliyor. Hayir yanlis anladiniz oyle sizi nelerin bekledigine dair bir mail degil. Sadece sizi bekleyecek olanlarin saat kacta ve nerede bekledigine iliskin bir mail bu. Benim mulakatim Avea'nin Macka binasindaydi ve bana da oranin acik adresi ve tarifi gonderildi mailde.

Sozlesilen tarih ve yerde tam zamaninda oldum. Benle birlikte cagirilmis tahminimce 40-50 kisiyle birlikte bekleme salonundaki kisa bir zaman oldurmeden sonra bizleri dorderli gruplara ayirdilar. Her bir grubla birlikte Avea'nin IK ve farkli bir departmanindan birer katilimciyla (bir nevi iki gozlemciyle) birlikte bir toplanti odasina gectik. Tum oturuma da hakim olacak olan IK departmanindan gozlemcinin yonlendirmesiyle, herkes yaninda oturan kisiye kendisi hakkinda bilgi verdi. Daha sonra herkesten yanindaki kisiyi anlatmasi istendi. Burda aman ben kendimi iyi anlatamam falan gibi triplere hic girilmesine gerek yok. Cunku IK yetkilisi eksik bir sey kalmamasi adina size eklemek istedigin bir sey var mi diye soruyor ve tum katilimcilari esit derecede tanimak icin gerekli tum inceligi gosteriyor. Sozel olarak, bireysel ugraslariniz, hedefleriniz, niyetleriniz vs. hakkinda sizi iyice tanimaya calistiktan sonra, katilimci 4 gence de birer dosya dagitiliyor. Dagitilan dosyalarda ayni vaka anlatiliyor ve vaka calismasi sonucu alinacak olan karar hakkinda senin tarafindan savunulmasi gereken konu anlatiliyor. Tabi neleri savunarak, hangi unsurlari kullanarak ve hangi sinirlarda kalarak kendi cozum yolunu nasil savunacagina dair noktalar da herkesin sadece kendi dosyasinda yer aliyor. Benim oturumumda biz 4 kisiden, bir sirketin yeni urunu icin pazarlama kampanyasini hangi yolla yapacagimiza karar vermemizi istediler. Vaka dosyalarini incelememiz icin verilen on dakikadan sonra basladik tartismaya ve birbirimizi ikna etmeye calismaya. Bu noktada onemli bir ayrinti var: ne yapip edip kendi dosyandaki fikri kabul ettirmek onemli degil. Zaten herkesin dosyasinda su ibare yer aliyor: "Hangi metot uygulanirsa uygulansin ulasilacak pazar payi ve kazanc ayni olacak." Yani hicbir fikir digerinden daha iyi degil aslinda. Bu yuzden resmi sitede "nasil katilabilirim" sayfasinda siralanmis olan, panel mulakatta adaylarda aranan bazi ozellikleri bulabilirsiniz. Benim kendi tespitimde ayni yonde, gercekten belirtilen ozelliklere bakildigi dusuncesindeyim... (Mesela bizim oturumda benim fikrim kabul olmadi ancak ben bir sonraki asamaya kaldim. ) Tartisma icin verilen surenin sonuna gelindiginde grubun kesinlikle bir katilimcinin savundugunda birlesmesi gerektigini de soylemekte fayda var. Oyle biraz seninkini, biraz benimkini yapariz demek olmuyor... Sure bittiginde bir karara varip; grup olarak o karara neden, nasil vardiginizi kisa bir sekilde iki gozlemciye anlatiyorsunuz. Gozlemciler de bastan beri izledikleri tartismaniz hakkinda size bir iki soru soruyorlar. Mulakata katilan yetkililer yaklasik 2 saattir suren oturumun bittigini, dagitilan vaka dosyalarini ve tartisma sirasinda not alinan calisma kagitlarini oylece masada birakip oradan ayrilabilecegimizi soylediler... Bizde oradan ayrildik :)

Not: Panel mulakata takim elbiseyle gidilmesi ayricalik falan tanimiyor... Ancak ne kadar ozenli giyinirseniz o kadar iyidir derim...

Panel mulakatin sonucu olumlu ise yine yaklasik 1 hafta sonra "Tebrikler Kirmizi Kusak Oldunuz" ibareli bir mail aliyorsunuz. Gelen mail ile Avea Kirmizi Kusak Gunu'ne davet ediliyorsunuz. Eger katilmak istiyorsaniz geri bildirim yaparak katilacaginizi soyluyorsunuz. Sizin gonderdiginiz maile karsi size programin ana sayfasinda online profilinizi olusturmaniz icin bir kullanici adi ve sifre gonderiliyor. Sisteme girip profilinizi olusturuyorsunuz. Bu online sisteme ideavea ve kampavea'yi anlatirken tekrar deginecegim.

Avea Kirmizi Kusak Gunu


Avea Kirmizi Kusak Gunu'nde, o ana kadar surecin nasil isledigi ve bundan sonra nasil isleyecegi hakkinda kafalarda hicbir soru isareti kalmayacak sekilde bi bilgilendirme yapiliyor. Avea'nin katilimcilari cok iyi agirlamasiyla Kirmizi kusak gunu yaklasik 6 saat suruyor. Iki oturumdan olusuyor. Ilk oturumda Avea IK Genel Mudur Yardimcisi Sengul Demircan Avea hakkinda genel bir bilgilendirme yapiyor. Ikinci oturumda ise Avea IK Departmaninda Kirmizi Kusak programindan sorumlu bir kisi Kirmizi Kusak olmus insanlari bundan sonra nelerin bekledigini anlatiyor. Bu bolum soru cevap seklinde ilerledigi icin kafada hic soru isareti kalmadan zevkli bir sekilde geciriliyor. Son ve ucuncu oturumda ise Psikolog Danisman Prof. Dr. Ustun Dokmen'den inanilmaz zevkli bir konferans dinliyorsunuz. (Itiraf etmek gerekirse en faydali ve tek eglenceli oturum buydu...)

Programinin devaminda neler olacagini merak edenler isin surecin nasil devam edecegine de kisaca deginmek gerekirse;

Kirmizi Kusak olanlar icin katilabilecekleri iki proje var: Kampavea ve Ideavea. Isteyuen iki projeye de basvurabiliyor. En kisa tanimlariyla, Kampavea : gelecegin fark yaratacak yoneticilerini secme amacli ; Ideavea: gelecegin teknolojisini belirleyecek gencleri secme amacli iki proje. Kirmizi Kusak secilenler daha once bahsettigim online sistem uzerinden bu iki proje basvurularini yapabiliyorlar. Kampavea basvurusu sadece iddianame tadinda bir mektup yazmaktan ibaret denebilir. Online olarak yazilip gonderilen bu mektup sonucunda basvurulardan bir kismi begenilecek ve daha yakindan tanimak icin Avea tarafindan cagirilacak. Cagirilanlardan da bir kismi yapilan yuzyuze gorusmeler sonucunda elenecek ve sadece 40 kisi kalacak. Kalan 40 kisi Kampavea etkinligine katilma hakkini elde etmis olacak. Ideave'ya gelince, Ideavea sureci biraz daha farkli isliyor. Ideavea'ya basvuruda bulunanlar, yine online sistem uzerinden diger Kirmizi Kusaklarla beserli gruplar olusturacaklar. Ilk basvuruda her grup gelistirmeye aday gordukleri 3er projeyi Aveaya bildirecekler. Ilk basvurulardan bir kismi elendikten sonra geri kalanlara projelerinden bir tanesini gelistirme ve uygulamaya koyma adina Avea'nin icinden bir pazarlamaci, bir de ITci danisman olarak verilecek. Son asama da bu gruplardan da bir kismi elendikten sonra Ideavea finaline 8 grup kalacak. Iki projede de ilk 3u super hediyeler ve kariyer firsatlari bekliyor diyebilirim.

Tum bunlarin yani sira, tum Kirmizi Kusak olmus ogrencilere http://www.aveakampus.com/ adresi uzerinden online kisisel gelisim egitimlerine katilma hakki verilecek. Aveakampus'un faaliyetlerinden sadece Avea calisanlari, is ortaklari ve Kirmizi Kusaklar faydalabiliyor.

Avea Kirmizi Kusak ile ilgili tum ayrintilari meraklilariyla paylasmaya calistim. Umarim paylastigim surecin sonucu beni en mutlu edecek sekilde sonuclanir.

Hoscakalin...












18 Kasım 2009 Çarşamba

YOUNGGUNS...


Herkese selam...

Öncelikle şunu belirteliyim ki, bu blogu acelece açmamın tek sebebi var... O da katılmıs olduğum Youngguns eleme sürecinin bende bıraktığı tüm izleri paylaşabilmek.

Ben Youngguns son aşamasına kalanlardanım, yani son 13e kalmayı başarabilenlerden veya yeteri kadar şansa sahip olanlardan... Kim her nasıl yorumluyorsa artık...

Sanırım tüm süreci anlatmak için en baştan başlamak ve hiç bir şey atlamadan ilerlemeye çalışmak sizin merakınızı artırabilecek bir yazı yazmam için tek gerekli şey... haberiniz olsun uzun bir yazı çıkacağını hissediyorum; çişim geldi ama bırakamıyorum okumayı yok ağzım kurudu, yok burnum kaşındı, arkadaş bekliyordu anlamam... müsaitken okuyun... ya da okumayın...

YOUNGGUNS MI?

Bir telefon gelir en eski dostlarımdan birisinden, kardeşinin doğum günü partisi hakkındadır telefonda işitilen cümleler... hemen varım denir ve partiye gidilir... kısmen tanıdığım insanlarla muhabbet pek güzel akıp gidiyordu ki hem muhabbetin akışını hem de hayatımın akışını değiştirecek olan sözcükler çocukluktan beri dostum olan şahsına münhasır arkadaşımın dudaklarından dökülüverdi.

" Aytaç, Youngguns diye bir yaratıcılık yarışması var ben tam senlik olduğunu düşünüyorum."

Ben sormadan bana anlattıklarını dinledikten sonra aklıma takılanları sordum... kimi sorum cevaplandı kimisi cevapsız kaldı. bizi ayrıntılı bilgiye ancak "ak sakallı google dedemizin" ulaştırabileceğine kanaat getirdik. dostuma son sorum bunu O'nun nasıl duyduğuydu. cevap kısa ve net : "friendfeed"

(işte değişim başlıyooor)

eve gelidiğimde ilk işim merakla friendfeed neymiş diye kurcalamak oldu. tabi arkadaşım ana konseptinden üstünkörü bahsetmişti (aslında şimdi düşününce beni en çok meraklandıran da facebooktan farklılığını anlatmış olması oldu). bi twitter'dır gidiyor diye frienfeedle birlikte onu da kurcaladım. ancak "twitlemek" pek bana uymadı. çünkü twitter'ın tek olayı benim facebookla yaşadığım en temel problem: sanal dünyalar yaratıyor olması. ama friendfeed gitti hoşuma. "eee iyiymiş bu friendfeed" nidalarımla kurcaladım da kurcaladım.

bu nokta da "sanal dünyalar yaratıyor" cümlesini biraz açmam gerektiğini hissediyorum. şöyleki, facebookta insanlar olmadıkları gibi kendilerini etiketlemeye çalışıyorlar. çoğu insan kendisinin özünü bilen yakın çevresine bile o etiketleri yutturmaya çalışıyor. (napıyorsun ya...!) yani insanların kendilerini göstermek istedikleri gibi göstermeye çalıştıkları bu platform bana çokca itici geldi durdu hep... şimdi diyecekseniz, kabul bu dediklerin var ancak herkes aynı amaçla mı kullanıyor ya da herkesin tek uğraşı sahte etiket basımhanesi kurmak mı? tabiki değil ancak ben o kaçak basımhanelerin yanında bir kağıt fabrikası kurmak istemedim. işte değişim de tam bu nokta da başlıyor. youngguns haberdar etmek istediği insaları sadece internet kullanıcıları olarak tanımlamıştı demek çok yanlış olmaz. youngguns taliplerinin internet (hatta sosyal paylaşım siteleri) kullanmıyor olacağına hiç inanmamıştı demek belki de daha doğru bir cümle olacak. çünkü younggunsdan benim gibi kulaktan kulağa haberdar olanların da ilk kaynağına gidilecek olursa yine sosyal paylaşım sitelerine varılıyor. kısacası friendfeedin kullanım amacı ve kullanıcı profilleri beni sıkı bir kullanıcı haline getirdi diyebilirim.

her neyse...


N'OLDU OĞLUM SÖYLESENE...


youngguns'ı araştırırdıktan sonra sardı mı beni bir heyecan. araştırırken okuduğum her ayrıntı seçileceğime olan inancımı ve seçilebilemek adına benim kendime olan güvenimi fişekledi de fişekledi... her bir cümleye takılıp damarlarımı zora sokuyordum pompaladığım fazla kandan dolayı. http://www.younggunsagency.com/Proje.html 'da okuduğum ve gecelerce irdelediğim "hatta kendi tasarladıkları özel kartvizitleri bile olan" cümlesine ne anlamlarlar yüklediğime inanamazsınız. tüm heyecan, heves, inanç vs. tamam da sınav haftasındasın be aslanım diye arada kandimi dürtmem gerekti... sanırım biraz fazla dürtmüş olmalıyım ki 9 kasım gecesi bitecek olan ilk başvuru sürecinin son 15 dakikasında aklımdakileri kağıda döküp iddianamemi oluşturmaya başladım (hoş, elde olmayan bir iki sürpriz olay beni epeyce oyaladı). o da ne... arkadaş saat gece 12ye geliyor, eeee daha iddianamem bitmedi, hayır olamaz çok yaratıcı fikrim de var ama... bir şekilde son dakika atışımı yaptım. artık topu potaya yollamıştım. aklımca darmadağın etmiştim geceleri yatakta bana yapılan o sert savunmayı. uyuyacaktım güya paşalar gibi, atışımı yaptığım gece aklıma bir şey takılmadan. Ama olmadı tabiki, bu sefer başladı mı ben de benzeri her durumda karşıma çıkan kronikleşmiş kontrol dışılıktan huzursuzlanma duygusu... oysa biliyorum yaratıcı bir fikrim olduğunu falan ama olmaz uyunmaz yine de... top bende değil çünkü hava da artık top. en iyi atışı yapmış olsam da çıktı bir kere elimden, bu yüzden olamazdı başka bir şey düşünmeyi başarabilmek... işte bu sıralar da beni tanıyan birisinin soracağı tek soru var: "n'oldu oğlum söylesene?"


MASLAK METROSU AÇILDI Dİ Mİ?



kafada sürekli ya seçilirsem(?) sorusu olacak olsa bile, olağan uğraşlarım beni oyalayarak 2 günü çabucak geçiririm diye düşünmüştüm. o da tutmadı, olağan uğraşlarım kesmez oldu beni. illaki 11 kasım günü gelecek, sonuçlar açıklanacak, ondan sonra hayatım normale dönecek... bekle sen dönecek.... aslında 11 kasım hiç sürpriz yapmadan başvurumdan 2 gün sonra geldi :) . friendfeedden sıkı bir takiple, açıklanır açıklanmaz ilk eleme sonuçlarını ilk görebilenlerden birisi olmuştum. baktım... benim adım yoktu... olamazdı... tek tek baktım isimlere vardım listede. bir sigara yakmak için daha aradığım bahaneyi bulmuştum (hoş, ismim listede olmasa da bahanem hazırdı). mutluluğumu tüm hayatıma dair hayâldaşım olan kızarkadaşımla telefonda paylaştıktan sonra ilk mantık zerresi bulunabilinecek düşüncem şuydu: "maslak metrosu açıldı di mi?"


SİZ GİDİN BEN ONLARI OYALARIM..!


sahiden çook garip... net 3-5, brütte 15-20 insanın hepsine kafan çok uyacak ve sana bu uygunluğu göstermek için 30 saat verecekler.


diyecekler anladık sen ortalamanın üzerinde, tatmin edebilecek seviyede farklı düşünen birisin. tamam da sen buraya gel şimdi sana arkadaşlar da bulduk hem de 24 tane,yeri geldiğinde bizle de arkadaşlık kurabilirsin[cıvıma hemen(!)], onlarla kafanın uyacağını düşünüyoruz... siz az şurda streetfighter, playstation, langırt neyin oynayın 5erli gruplar halinde, biz çaktırmadan sizi gözlicez...


başladık biz dedikleri gibi yapmaya... ama kurallar belli değil. herkesler farkında kuralsızlığın, hain bir tuzak olmalı bu yerin 4 kat altında... bu kuralsızlıkta kimimiz kural koyan olmak, kimimiz sadece olmayan kurallara uymak, kimimiz ne olup bittiğini çözen dedektif triplerindeyiz. kimimizse (son 6ya kalacağına inadığım insanlardan bahsediyorum) yeri geldiğinde topa girmeye çalışan, iyi orta kesme adına boş arkadaşını arayan ve en doğru anlarda gelişine şutlarıyla sürekli kaleyi yoklayan, ilk A takım formasını ilk resmi maçında giyen tiplerdik. 30 saatte neler yaşandığına dair her şeyi 25 kişiden daha çok, brütte 15-20 kişi eden ve tüm sürecin gözlemcisi olan kafadarlar biliyor. bu yuzden tüm 30 saatte biz şöyle takla attık, 2 defa güldük, en yakışıklı bendim, en "bu", en "şu", en "o" şeklinde anlatmayacağım.


beni ikinci elemede 25 rakamının kastığını itiraf etmeliyim. 25 tane beyin ve hepsinin orda olma sebebi düşünce yapılarının ortalaması istatistiki açıdan normal dağılım ( resmen "n" 30'dan küçük) sergiliyor olmasi ve bunun ustune bir de variance fazlasıyla küçük. zaten böyle olmasaydı grup arkadaşlarıma döner ve yiğitçe derdim ki: "siz gidin ben onları oyalarım..."


YÜZÜMDE BİR ŞEY Mİ VAR?


zaten 30 saat kafa patlatmışsın bırak uyumamayı... ne yapıyorsun hala gece olmuş saat 1 ?! işte olmadı, olmuyor, olamayacakta... ben yaptım yapacağımı diyerek fosur fosur uyuyamıyorum... orada geçen tüm 30 saati defalarca kez gözden geçirmek, hiç bir karede eksik kalmamacasına hatırlamaya çalışmak ve tüm ayrıntılardan dahi sonuç çıkarmaya çalışmak... işte tüm bu saydıklarımı 30 saat için düşünseniz de aynı yaptığınız sunumun süresi olan 20 dakika için düşünseniz de... biraz beyni soğutmak için uzun süredir görüşemediğim üniversite yıllarımda edindiğim tek dostum olan arkadaşımla buluştuk. klasik hal-hatır sorma diyaloglarından sonra başladık eski muhabbetlerimize. iş kuruyoruz, şu kitapları okuyoruz, bu arabayı alıyoruz vs... her bulusmamızda olduğu gibi saatlerce muhabbet ettik. ancak bir sorun vardı... arkadaşım beni fazla dikkatli dinliyordu... oysa ben o'na daha önce defalarca kez konuştuğumuz konularla ilgili birşeyler anlatıyordum. fikirlerim de değişmemişti üstelik aynı fikirleri paylaşıyordum muhtemelen. çok etkilemişti arkadaşım beni, çok özenle dinliyordu beni. eğer eve gittiğimde düşünürken bu özenli dinleyişin sebebinin bir önceki haftasonunda yaşadığım 30 saatte saklı olduğunu farketmeseydim; beni eskisinden daha özenli dinlediğini düşündüğüm herkese şu soruyu sorardım: "yüzümde bir şey mi var?"


ŞŞŞT, SEN SEN, GELSENE BİZİM YANIMIZA...


son 13ün açıklanacağı güne kadar geçmesi gereken süre, bu sürecin diğer bekleme sürelerinden daha kısaydı. açıklandı ve o da neeeee... evet süper... seçilenlerin 13te 1 i benim. nasıl bir zıplama-hoplama duygusudur bu Allah'ım, nasıl bir kas gevşemesi ve ona müteakiben ani kasılmalar, nasıl bir uzanacak yer arama isteğiyle koşma dürtüsü... bu ters uçlardaki duyguları ardı ardına yaşayıp çok hafif durulduğumda kendimi çok sevdiğimi hissettim. hafiften insanda kıç kalkması oluyor, ki bence olması çok normaldir. onlar konuşurken ağız açık dinlediğiniz kafadarlar, sana diyorlar ki "şşşt, sen sen, gelsene bizim yanımıza..." (şimdi bile yazarken sevinç doldu içime).


"BİTENE KADAR BİTMEZ HAYAT, BİTTİ Mİ DE BİTER AMA..."


uyuyan beni uyandıran, project house'ın normal sesli sekreteri, gel buraya dedi. tamam dedim kapattık... oldum ben yine alev topu. "ulan dur artık" diyorum kendime, "insanlar senin bir çok yönünü beğenmiş ki son adıma kadar ilerleyebildin", henüz bu cümle bitmeden pompalıyorum kanı iyice damarlara " ya seçilemezsen". kafada belki 1000lerce soru alternatifi düşünerek görüşme günü ve saatini bekliyorum. hepsine dair cevap verebilecek gerekli bilgim olmalı diyorum kendi kendime... kurgu kurgu kurgu kurgu........ baktım heyecanım yatışacak gibi değil dedim tek çarem var o da biraz erken gidip oranın havasını soluyup alışmak. işe yaradı da...


tataaaammm... sıram geldi. kafamda hiçbir şey yok ve heyecan katsayım durmaksızın artıyor. oysa şimdi düşününce hiç gerek yoktu heyecandan ilk başlarda görüşmeye tutuk başlamaya. başımdan geçen ve geçmesi muhtemel olaylarla ilgili sorulması bana göre de gerekli olan tüm ayrıntıları sordular. zaten geri kalanını onlar sormadan anlattım sanırım... tüm anlatabildiklerim, anlatacak olduklarım, tavırlarım, gördüklerim, görmeye çalıştıklarım, kimle neden ve nasıl kavga ettiğim, kimlere kendimi sevdirebildiğim veya kimlere sevdirmediğim, neyle mutlu olduğum, neye ulaşmak istediğim, nasıl bir iş yapmak istediğim yahut belki de bu yazım onların aradığı şeye ne kadar yaklaşırsa benim yaratıcılığıma, tutkuma ve sorumluluk duyguma o kadar inanacaklardır. ancak içimden söküp atamadığım tüm sözlere anlam yükleme psikolojisini biraz bastırabiliyor olsaydım son 6da olup olmadığımı görüşme bitiminde ben onlara söyleyebilirdim. Bunu bana sürecin hiçbir evresinde yaptırtamadıkları için tüm kafadarları tebrik ediyorum... anlık değişen tahminlerimle görüşmenin bitimi, yer yüzüne çıkış ve kulağımda teoman : "bitene kadar bitmez hayat, bitti mi de biter ama..."


TEŞEKKÜRLER... (kesin anladınız bu paragrafın neden bahsedeceğini ve son kelimesinin ne olacağını) :))


bu proje de işin ucundan tutmuş herkese, kendi grubuma ve diğer 20 kişiye, danışma kuruluna ve özellikle bu fikrin sahiplerine defalarca kez teşekkürler... ukalalık yaptıgımı düşünmeyin ama artık tombala yapıp son 6yı seçseniz bile mükemmel bir şeyin peşindesiniz. tüm danışma kurulu ve tanıştığım tüm arkadaşlarımla alakalı kuracağım her cümle "iyi ki...." ile başlayacak sanırım... beni aşık* edenlere teşekkürler.

HAMİŞ : hani insan diyemez ya şöyle birine aşık olacağım diye, karşısına çıkınca aşkı onda bulur... işte öyle...